Milletimiz, tek bir adam gibi, gösterdiği sarsılmaz birlik ve gayret sayesinde bu başarıyı elde etmiştir. Milletimizin barış işlerinde de barıştan sonraki işlerde de aynı çaba ve gayret ve birlik göstererek bu zaferi tamamlayacağına şüphe yoktur. Bu zafer bize bir imkân bahşediyor. Biz, bu imkânı memleketimizin, milletimizin aydın, mutlu ve müreffeh geleceği için kullanacağız.
“Hiçbir şey tesadüf değildir!”, hele ki “kaderin adamı” olmak, asla!
İngiliz politikacı Churchill, Çanakkale Savaşları’ndaki öngörüleri ve başarılı hamleleri nedeniyle Atatürk’ü "kaderin adamı" olarak nitelendirmiştir. Çanakkale Savaşları’ndan yalnızca 8 yıl gibi kısa bir süre sonra, adeta bir mucize olarak tarihte yerini alan Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün, daha 1916’lı, 1918’li yıllarda, belki fikir bazında daha da önce, zihninde beliren planların bir sonucudur, demek, yanlış olmaz.
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyetini müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
“Asrımızın büyük adamı Türk’tür; ve bu Türk de Mustafa Kemal Paşa’dır…”
İtalyan şair, devlet adamı, gazeteci, oyun yazarı Gabriele D'Annunzio’nun sözleri bunlar.